6 Eylül 2019 Cuma

Cephe Zihniyetli Federasyon


          1970’lerde Türkiye, bayrak açıp yükselmesine rağmen tek başına iktidarı kıl payı kaybeden sol bir dalgayla çalkalanıyordu. Ecevit’in başını çektiği bu dalgayı durdurabilmek için dönemin meclisteki sağ partileri[1] birleşip “Milliyetçi Cephe” isimli iki hükümet kurmuştu. Bu hükümetlerin öncelikli gündemi ise ülkede yükselen anarşi, yoksulluk ve ambargo krizi değildi. Tek dert, Ecevit’in yükselttiği ‘sol’u dizginlemekti. Nitekim sonrasında ülkeyi 12 Eylül 1980’e götüren katliamlar, cinayetler, krizler peşi sıra gelmiş ve sonra Türkiye için hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.
       
         1 Haziran 2019 günü TFF Başkanlığı’na seçilen Nihat Özdemir ekibinin de benzer bir yolda gittiğini görmek mümkün. İktidarın en gözde işadamlarından biri olan ve seçime tek aday giren Özdemir TFF’si, 5 Eylül akşamı 19:05’te açıklanan cezalarla birlikte son iki yılın şampiyonu Galatasaray’la ilişkileri tamamen kopardı. Ülkede adalete güvenin tamamen bittiği, artık İstanbul’a kayyum söylentilerinin dolaştığı bir zamanda insanların deşarj olup adalet beklentisini karşılayabilecekleri tek mecra olan futbolun böyle yanlı bir yönetimle devam etmesi mümkün değildir.
         
         “Silahım olsa hakemi vururdum.” diyen bir kulüp başkanının 11 gün hak mahrumiyeti aldığı, “Kurgu var.”, “TFF’ye verdiğimiz süre doldu.” gibi tehdit ve töhmet dolu açıklamalara ihtar bile verilmeyen bir ortamda Terim’in “profesyonel kötülük” lafına 4 maç ceza verenlerin adalet anlayışı artık herkesin malumu. Aynı maçta kafası yarılan kondisyoner Emre Kocadağ’dan ise bahseden bile yok. Bir kulübü tamamen ötekileştirmeye yönelik bu “cephe mantığı” ile futbol idare edilemez ve tansiyon eylül başında bu kadar yükselmişken ligin sonunun nasıl geleceği çok büyük bir soru işareti olur.
          
         Bir kulübün eski asbaşkanı olan ve kritik görevlerde, açıklamalarda bulunan Nihat Özdemir TFF’sinin adil olmadığı algısı artık büyük bir kitlenin zihnine mıh gibi çakılmış durumda. 2012 Süper Final’den sonra canlı yayında Galatasaray’a ateş püsküren[2] bir zihniyetin gücü ele geçirince adil olması zaten beklenmiyordu. Son gelişmelerle bu durum daha da pekişmiş oldu.
      
         Özdemir federasyonunun ilk icraati olan “iki hakemin kızağa çekilmesi” aslında bugünlerin işaret fişeğiydi. Hakemler açısından korkunç geçen sezonun acısını iki hakeme yükleyip, “Galatasaray lehine hata yaparsanız biterseniz, aleyhine yaparsanız oyna devam” düşüncesi kitlelerin gözü önünde empoze edildi. Yoksa Serkan Çınar, Bülent Yıldırım kötüydü de Özkahya, Palabıyık, Aydınus, Göçek gibiler çok mu iyiydi? Amaç belli, niyetler bariz ve Özdemir’in sahnede gözüktüğü, Koç – Gümüşdağ – Orman konsorsiyumunun perde arkasından işlere müdahil olduğu algısı sosyal medyadan ve sokaktaki insandan rahatlıkla okunabilir.
        
         Fikret Orman yeniden Kulüpler Birliği başkanı seçilince toplantıya Galatasaray’ı temsilen giden Yusuf Günay’ın 'korsan bildiriyi geri çekin' isteğinin reddi de bu ittifak algısını güçlendiren başka bir unsur. Buradaki esas arayış adalet değil, bir kulüp aleyhindeki hata musluklarının ardına kadar açılmasıdır. Eh bu çabalara çok da şaşırmamak lazım. Büyük kulüplerden birinin başkanına tribünler “paralar nerde?” diye hesap sorarken öteki de küme düşmekten bitime 3 hafta kala kurtulmuş bir enkazın müsebbibleri idi. Kendi başarısızlığını unutturmak için rakiplere saldırmak, yıllardır ülke siyasi ikliminde de gördüğümüz bir durum. Terim’in tazminatını gündeme getirmek de buna dahildi.
      
         Bakalım TFF, Terim’e verdiği 4 maç cezadaki standardını sezon boyu koruyabilecek mi yoksa bu da “kişiye, kuruma özel adalet”in nadide örneklerinden biri olarak tarihe mi geçecek.
      
         Bu gelişmelerden sonra 14 Kasım’da TT Arena’da oynanacak İzlanda maçının başka bir stadyuma alınması mantıklı olacaktır. Milli Takım’daki adam tayfanın temizlenmesinden sonra toplumla yeniden kurulan bağları, Nihat Özdemir ve Şenol Güneş’in karar verici olduğu TFF’nin tahrip edeceği bir gerçek. Çoğunluğunu Galatasaray taraftarının oluşturacağı o kalabalığın en ufak bir protestosu bile dallandırıp budaklandırılarak anlatılacak, yine ortalık yangın yerine çevrilecektir.
    
         Son olarak, TFF’nin açıklamasını 19:05’te yapmasını Galatasaray’ın tezgahı olarak gören şizofreni de hayret ve dehşet verici boyutta. Cezayı alan taraf belli ama mağdur olan başka taraf. Bu algıyı kaşıyan gazeteci görünümlü amigolara da 6222’den gerekli yaptırımlar uygulanmadıkça bu ateşe odun taşımaya devam edecekler.




[1] Birinci Milliyetçi Cephe hükümetinde 4 parti yer alırken ikinci teşebbüste Cumhuriyetçi Güven Partisi yer almamaktadır. Demirel – Türkeş – Erbakan üçlüsü bu hükümeti kurmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara