3-0’lık
Akhisar bozgunundan sonra iç sahada lig sonuncusuyla oynamak, Galatasaray için
en uygun senaryo gibiydi. Filmi zor da olsa hafif mutlu sonla bitirdiler.
Aslında
maç, Galatasaray için bütün dertleri halı altına süpürecek bir kurguyla
başlamanın eşiğindeydi ancak Maicon 40. saniyede direğe takıldı. Ligde 1-0’dan
sonrasını en iyi oynayan takım için bütün bir maçı önde götürmek, ligin en
zayıf takımına karşı tarihi bir farkı da getirebilirdi. Bu, madalyonun aydınlık
yanı; işin bir de karanlık yanı var.
Eren as
forvet olduğundan beri Galatasaray rakibi set oyununda açamıyor. Bu sezon
kazanılan Ankaragücü, Alanya, Kasımpaşa maçlarında da ilk golü duran toplardan
bulmuştu ev sahibi. Ligde akan oyundaki tek ilk gol, Göztepe maçında
Onyekuru’nun kontrasıydı. Bu durum tesadüf değil. Kenar oyuncuları içeri girip
pozisyona giriyor, Ndiaye ve Emre geriden destek veriyor ama önde stoperleri
gerçekten bozacak, pozisyonlarını yeterince kaybettirecek bir forvetin eksikliği
çok net. Erzurum gibi kalite eksikliğinin bağırdığı bir takıma bile dengeyi
bozamadılar, bu hiç iyi sinyal değil. Garry, Henry hatta Ndiaye boş alana
ihtiyaç duyuyor, alan için de Galatasaray’a ilk gol lazım. Kornerler her zaman
imdada yetişmeyebilir.
Emre
sakatlanıp çıkınca geçen yıl şampiyon olunan Donk - Fernando emniyet kemerine
dönüldü, fiziksel seviye arttı, Badou daha öne gitti. Önünde Sinan yerine
Feghouli’yi gören Mariano da futbola dönünce baskı daha uzun soluklu oldu.
Donk - Fernando’da alışılan donukluk, Donk’un daha öne oynamasıyla belli oranda
aşıldı. Tempo ve pas hızının artmasıyla birlikte oyun iyice Erzurum sahasına
yıkılmışken de Maicon kornerde çok zor açıdan golü yaptı. İzlendiği kadar kolay
bir gol olmadığı kesin. Sonrasında Erzurum’un net tehlike olmasa da ‘acaba mı’
dedirten girişimleri oldu, onları da Serdar Aziz bitirdi.
Porto
öncesi olabilecek en iyi fikstürün avantajı kullanıldı. Rotasyonda Ömer ve
Feghouli sırıtmadı, ligde yine kullanılırlar. Yalnız Rodrigues’te değişik bir
ruh hali var, post-Yasin Öztekin sendromuna girmiş gibi. Sonu benzemesin.
Alper Ulusoy, 2 metre önünde Rodrigues'in çekilerek indirilmesine devam dedi, bunu VAR'da izlemeye de gerek duymadı. Önceden hakemlerin hata yapmışlardır denilen kararlarının aslında hata değil, ego veya kasıttan olduğunu kamuoyu artık anlamıştır sanırım. Dünya Kupası'nda %99 isabetle uygulanan VAR, Türk hakemlerinin egosu ve futbolu bilmemesi yüzünden figürandan öteye geçemiyor. Yapılan yatırımlara yazık.
Çarşamba
günü Ndiaye de yokken Donk - Fernando’nun oyunu dondurmasına ve Linnes, Nagatomo,
Onyekuru ve aklı yerinde Rodrigues’in hızına ihtiyaç var. Savunmaya yardımı
ihmal etmeyen Henry ve Linnes sağ kanadı, Porto’nun en güçlü yanı olan sol
kenarına karşı ideal ikili gibi. Beraberlik makul, galibiyet şahane olur ama en
önemlisi ‘deplasman fobisi’ denen illüzyonun etkisine kapılmamak. O zaman
yenilgi bile olsa daha sağlıklı açıklanabilir.