28 Eylül 2018 Cuma

Kilidi Sette de Açabilmeli


                          

       3-0’lık Akhisar bozgunundan sonra iç sahada lig sonuncusuyla oynamak, Galatasaray için en uygun senaryo gibiydi. Filmi zor da olsa hafif mutlu sonla bitirdiler.
      
        Aslında maç, Galatasaray için bütün dertleri halı altına süpürecek bir kurguyla başlamanın eşiğindeydi ancak Maicon 40. saniyede direğe takıldı. Ligde 1-0’dan sonrasını en iyi oynayan takım için bütün bir maçı önde götürmek, ligin en zayıf takımına karşı tarihi bir farkı da getirebilirdi. Bu, madalyonun aydınlık yanı; işin bir de karanlık yanı var.
       
         Eren as forvet olduğundan beri Galatasaray rakibi set oyununda açamıyor. Bu sezon kazanılan Ankaragücü, Alanya, Kasımpaşa maçlarında da ilk golü duran toplardan bulmuştu ev sahibi. Ligde akan oyundaki tek ilk gol, Göztepe maçında Onyekuru’nun kontrasıydı. Bu durum tesadüf değil. Kenar oyuncuları içeri girip pozisyona giriyor, Ndiaye ve Emre geriden destek veriyor ama önde stoperleri gerçekten bozacak, pozisyonlarını yeterince kaybettirecek bir forvetin eksikliği çok net. Erzurum gibi kalite eksikliğinin bağırdığı bir takıma bile dengeyi bozamadılar, bu hiç iyi sinyal değil. Garry, Henry hatta Ndiaye boş alana ihtiyaç duyuyor, alan için de Galatasaray’a ilk gol lazım. Kornerler her zaman imdada yetişmeyebilir.
        
           Emre sakatlanıp çıkınca geçen yıl şampiyon olunan Donk - Fernando emniyet kemerine dönüldü, fiziksel seviye arttı, Badou daha öne gitti. Önünde Sinan yerine Feghouli’yi gören Mariano da futbola dönünce baskı daha uzun soluklu oldu. Donk - Fernando’da alışılan donukluk, Donk’un daha öne oynamasıyla belli oranda aşıldı. Tempo ve pas hızının artmasıyla birlikte oyun iyice Erzurum sahasına yıkılmışken de Maicon kornerde çok zor açıdan golü yaptı. İzlendiği kadar kolay bir gol olmadığı kesin. Sonrasında Erzurum’un net tehlike olmasa da ‘acaba mı’ dedirten girişimleri oldu, onları da Serdar Aziz bitirdi.
       
           Porto öncesi olabilecek en iyi fikstürün avantajı kullanıldı. Rotasyonda Ömer ve Feghouli sırıtmadı, ligde yine kullanılırlar. Yalnız Rodrigues’te değişik bir ruh hali var, post-Yasin Öztekin sendromuna girmiş gibi. Sonu benzemesin.


           Alper Ulusoy, 2 metre önünde Rodrigues'in çekilerek indirilmesine devam dedi, bunu VAR'da izlemeye de gerek duymadı. Önceden hakemlerin hata yapmışlardır denilen kararlarının aslında hata değil, ego veya kasıttan olduğunu kamuoyu artık anlamıştır sanırım. Dünya Kupası'nda %99 isabetle uygulanan VAR, Türk hakemlerinin egosu ve futbolu bilmemesi yüzünden figürandan öteye geçemiyor. Yapılan yatırımlara yazık.
      
           Çarşamba günü Ndiaye de yokken Donk - Fernando’nun oyunu dondurmasına ve Linnes, Nagatomo, Onyekuru ve aklı yerinde Rodrigues’in hızına ihtiyaç var. Savunmaya yardımı ihmal etmeyen Henry ve Linnes sağ kanadı, Porto’nun en güçlü yanı olan sol kenarına karşı ideal ikili gibi. Beraberlik makul, galibiyet şahane olur ama en önemlisi ‘deplasman fobisi’ denen illüzyonun etkisine kapılmamak. O zaman yenilgi bile olsa daha sağlıklı açıklanabilir.

Bu Blogda Ara